from within
içten; içinden; içeriden: We´ll take the city from within. Şehri içten fethedeceğiz. edat 1. (belirli bir zaman) içinde: They´ll be here within an hour. Bir saat içinde burada olacaklar. 2. (belirli bir mesafe) yakınlıkta, içinde: We´re within a kilometer of the river. Nehre bir kilometre yakınlıktayız. 3. (belirli sınırlar/belirli bir bünye) içinde: You have to work within these conditions. Bu şartlar içinde çalışmaya mecbursun. They don´t live within their income. Gelirleriyle orantılı bir şekilde yaşamıyorlar. It´s like an empire within an empire. İmparatorluk içinde bir imparatorluğa benziyor.